İzmir Büyükşehir Belediyesi ile DİSK arasındaki “Zam Krizi”nin, sosyal medyada beklenmedik bir şekilde “Kürt karşıtlığı” ve hatta Kürtlere yönelik linç kampanyasına dönüştürülmesi büyük tartışmalara konu oldu. Özellikle Kemalist medya ve popüler isimlerin de dahil olmasıyla belediye işçilerinin grev kararı çok farklı bir boyut kazandı.
İzmir’deki Grevin Başlangıcı ve Çatışmanın Körüklenmesinin öncesine kısaca bakacak olursak…
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’na üye işçiler, 2025 yılı ücret zamları ve çalışma koşullarıyla ilgili taleplerinin karşılanmaması üzerine grev kararı aldı. Grev, belediyenin sunduğu zam oranlarının işçiler tarafından yetersiz bulunması, ekonomik koşulların ağırlaşması ve belediye yönetiminin konuyu yeterince dikkate almaması nedeniyle kabul edildi.
İşçiler enflasyon oranlarının üzerinde bir zam talep ederken, belediye yönetimi bütçe kısıtlamalarını ve ekonomik sürdürülebilirliği gerekçe göstererek daha düşük zam oranı önerdi. Bu durum, karşılıklı anlaşmazlığın derinleşmesine ve grevin devam etmesine yol açtı.
Tam da bu noktada, bazı köşe yazarları, basın organları ve sosyal medya hesapları devreye girdi. Grev kararının ardından, özellikle sosyal medya platformlarında ve bazı yerel medya organlarında, grev “aşırı” ya da “siyasi motivasyonlu” olarak değerlendirilerek farklı bir mecraya çekildi. İlk olarak sendika yönetimi hedef alınırken, ardından belediyede çalışan Kürt ve Alevi işçiler alenen hedef haline getirildi ve onlara yönelik ciddi bir linç kampanyası başlatıldı. Öyle ki, linç kampanyası defalarca aşağılama noktasına kadar vardı; bazı kesimler Kürtlerin ve Alevilerin İzmir’de bulunmalarını sorgulamanın ötesinde, bunu bir suç olarak ileri sürmeye başladı.
Muhalefette Olmalarına Rağmen Hedef Aldılar
Özellikle ulusalcı Kemalistlerin yaptıkları değerlendirmeler yenilir yutulur cinsten değildi. Düne kadar Kürtlerin ve Alevilerin oylarıyla çok sayıda belediye kazanan CHP, bununla da kalmadı çok uzun aradan sonra ilk kez yapılan bir seçimde birinci parti olmayı başardı. Bu başarıda hiç kimse Kürtlerin ve Alevilerin payını yadsıyamaz. Ancak gelin görün ki, CHP yandaşı kimi kesimler Kürtleri ve Alevileri hedef tahtasına oturtarak, onlar ile AK Parti arasında bir bağ kurarak, “Para ile eylem yapıyorlar”, “AKP’nin direktifleri ile hareket ediyorlar” basitliğini sergilemekte beis görmediler.
Özellikle 31 Mart Yerel Seçimleri’nde CHP, Kürtlerin ve Alevilerin desteğini almasaydı bırakalım birinci parti olmasını, İstanbul dahil çok sayıda Büyükşehirler belediyesini ancak rüyasında kazanırdı. Bundan sonraki süreç için de aynı şekilde Kürtlerin ve Alevilerin oyları olmazsa ancak sahildeki kimi belediyeleri alabilir! Bu durum gün gibi ortada olmasına rağmen, ulusalcı Kemalistlerin özellikle de Kürtlere karşı bu düzeyde nefret dilini kullanmaları akıllara şu soruları getiriyor:
Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde bulunan ve benzerleri ancak padişahlarda ve krallarda bulunan yetkiler CHP’lilerde veya Kemalistlerde bulunsaydı nasıl bir durumla karşı karşıya kalırdık?
Çok basit bir sendikal hak aramaya bile tahammül edemeyen, tamamen anayasal hak çerçevesinde gelişen sıradan bir grev kararı sonucu bile bir kesimi alenen aşağılayan, hedef gösteren, ırkçılığı ve ötekileştirmeyi bir politika olarak esas alan ulusalcı Kemalistler, olası bir CHP iktidarında acaba neler yapmaz?
Her fırsatta Kürtleri hedef gösteren, Kürtleri tüm sorunların ve kötülüklerin merkezi olarak lanse eden ve en ufak bir olayda bile tüm tepkileri onlara yönlendirerek şeytanlaştıran bu zihniyet, olur da güç ve iktidar sahibi olur ve cumhurbaşkanlığı yetkilerini ellerine geçirirlerse Kürtlerin batı illerinde yaşaması mümkün olur mu? (Azımsanmayacak düzeyde sosyal medya hesabı, Kürtlerin batı illerinde yaşamasını suç olarak gördüklerini beyan ediyorlar.)
Bir de şu nokta var: Seçim dönemlerinde Kürtlerin kendilerine destek vermelerini bekleyen, ancak seçim sonrasında Kürtleri bir “yük” olarak gören Kemalistler, acaba kendileri dışındaki kesimlere yaşam şansı tanırlar mı?
CHP Kendi Ayağına mı Sıktı?
Evet, belediyeler ve sendikalar birçok kez bazı sebeplerden dolayı karşı karşıya gelebiliyorlar. Hatta kamu kurumları, kendilerine yakın olan sendikaları kayırır ve taleplerine fazla itiraz etmeden kabul ederler. Olur da kimi pürüzler çıksa da bunu kendi aralarında hallederek, kamuoyuna yansıtmamaya büyük bir özen gösterirler.
Ancak CHP, tek kelimeyle kendi ayağına sıktı! Genel olarak “Oy Deposu” olarak değerlendirilebilecek bir sendikayı bu denli hedef haline getirmesi, sendika üyelerini alenen aşağılaması ve bu süreçte Kürtleri ve Alevileri linç ettirerek nefret söylemlerinin yayılmasına izin vermeleri akıl ve izan ile değerlendirmek mümkün değil.
Öyle görünüyor ki, kimi anketlerde birinci parti olarak gösterilen CHP, kendisinin iktidar olamama gibi bir sorunun kalmadığını, başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere sol kesimin kendilerine oy verme zorunluluğu bulunduğunu zannediyorlar. Eğer böyle zannediyorlarsa fena halde yanılıyorlar!
Ya da “Bize ülkenin tamamı lazım değil, sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi yeterli” diyorlarsa, o konuda da yanılıyorlar, çünkü istedikleri kadar “kale” desinler, gün gelir en düşmez denilen kaleler bile düşer!
Ancak şu sorunun CHP yönetimine çok ciddi bir şekilde sorulması gerekiyor: Olur da iktidara gelir, Cumhurbaşkanlığı seçimini partileri ve adayları kazanırsa, krallarda ve padişahlarda bile ancak bulunan yetkilerin CHP adayının eline geçmesi durumunda acaba nasıl bir politika izlerler? İnsanların demokratik haklarını kullanmaları durumunda acaba CHP’nin tutumu nasıl olacak? (Öyle ya, küçücük bir sendikal hakka bile tahammül edemedikleri resmi olarak ortaya çıktı.)
Daha can alıcı bir soru: CHP İktidara gelirse, batıda yaşayan Kürtlere “İzmir sizin memleketiniz değil, İstanbul, Ankara, Muğla, Antalya vb. iller sizin memleketiniz değil! Van’a, Diyarbakır’a, Mardin’e gidin” derler mi? Bu anlamda insanların anayasal haklarını ellerinden alırlar mı?
Bir soru daha: CHP, olası erken veya genel seçimde Kürtlerden ve Alevilerden oy talep edecek mi? Yoksa şimdiki tavırlarını devam ettirerek, “Kesinlikle bize oy vermeyin, sizin oylarınıza ihtiyacımız yok” mu diyecekler?
CHP’nin artık karar vermesi gerekiyor: Türkiye partisi mi olacak, yoksa yerel bir bölge partisi, sadece ulusalcı Kemalistlerin partisi mi olacak?
Son bir soru…
Kendi içinde bu denli parçalı ve çatışmalı olan CHP’nin gerçekten de iktidar olabileceğine inanıyor musunuz? Bu sorunun nedeni şu: Halkı kendinizden uzaklaştırmak için elinizden geleni yapıyorsunuz!
Emin olun ne siz ne de başka bir parti halk açısından vazgeçilmez değildir!
Ne krallar, ne sultanlar, ne imparatorlar tarihin tozlu sayfaları arasında yitip gitti, bu gün esameleri dahi okunmuyor! Mezarlıklar, “Ben olmazsam” diyenlerle dolup taşıyor!
Kalıcı olan sadece halktır, gerisi beyhude…