Freya Behiye Ayrıç Yazdı: Sirius’un Çocukları Dogonlar

Dogon kabilesinin büyük köpek takımyıldızında bulunan Sirius A, B ve C’yi bilim adamlarından çok daha önce keşfettiklerini biliyor muydunuz?

Binlerce yıldır insanoğlu dünya üzerindeki konumunu bulabilmek için yıldızlardan destek alarak haritalar çizmiş takımyıldızlarını oluşturmuşlardır. Bu yıldızlara duydukları inanç ile birlikte hareket ederken onlara mana yüklemişlerdir. İşte bunlardan en dikkat çekicisi olanı hakkında binlerce rivayet konuşulan Sirius’tur. Gök kubbeye baktığımızda gördüğümüz en parlak yıldız Sirius.

Dogon’lar  Batı  Afrika’nın Mali Cumhuriyetinde yaşayan , 250 bin kişilik nüfusa sahip olan kendi halinde bir kabiledir.  Bilim ve teknolojiden  uzak olan halkın  kendine özgü kültür, inanç ve ritüelleri bulunmaktadır. 1930’lu yıllarda sömürgecilik faaliyetleri için Afrika’ya giden Fransa birçok bilim insanını da araştırma için yanında götürmüştür. Bilim insanları ormanlık alanları ,yöre halklarını inceleyip araştırma yaparken Dogon’lar ile karşılaşır.  İlginç olarak gördükleri bu  yerlileri merak edip bir süre incelemeye karar verirler.

Bölgede bulunan ünlü Fransız antropologlar  Marcel Griaule ve Germaine Dieterlen bölgede uzun süre kalmış ve Dogon mitolojisini incelenmeye başlamıştır. Bilim insanları  incelemenin sonunda şoka uğramışlardır. Çoğunun bilmediği farklı mitolojiyi andıran hikayeler dikkatlerini çekmiştir. Teknolojiden ve dünya hayatından uzak yaşayan  ilginç uzay  bilgilerine sahip olan bu kabilenin söylemleri şaşırtıcıdır.

Bu ilkel   kabile dünyanın yuvarlak olduğunu, güneşin etrafında döndüğünü, Satürn’ün halkalarını, Jüpiter’in uydularını en önemlisi de   Sirius ‘un tek bir yıldız değil A, B ve C olmak üzere üç ayrı gruba ayrıldığını anlatır. Beş yılda bir yaptıkları ayinlerinde uzun çubukların üzerine çıkarak davul sesleri eşliğinde semaya daha yakın olduklarını hissederek bir çember etrafında dönen Dogon’lar bu yöntem ile gök ile yerin birleştiğine,ruhlarına yansıdığına inanırlar. Böylece gökteki atalarından aldıkları güç ile toprağı kutsadıklarını düşünüyorlar.

Evrenin oluşumunu yüzyıllardır merak konusu olmuşken  Dogon’lar bu durumu Güneş ve Sirius’un evlenmesi sonucu oluştuğunu söylemiştir. Güneş ve Sirius evlenmiş ve insanlığın soyu başta mavi olan ‘numbo’ gezegeninde atılmış dünyaya yayılmıştı.

Gökyüzünde en parlak yıldız olan Sirius ’un yanında parlak olmayan, gözle görülemeyen bir yıldızdan bahseden kabile bu cüce yıldızın Sirius B olduğunu söyler.  Sirius B’nin aslında ana parlak yıldız olduğu, süpernova bir patlama sonucu enerjisinin tükendiğinin  fakat kütlesinin arttığından bahsederler. 1862 yılında ünlü gökbilimci Alvan Graham tarafından bu teori onaylanmış ve ismi Sirius B olarak kayda geçmiştir.

Atalarının 8.6 ışık yılı uzakta “numbo”adı verilen bir gezegenden ışıklar içinde bir gemiyle geldiklerini ve bu astronomik bilgileri kendilerine sunduklarını anlatırlar . Dogon’lara göre evrenin yönetim yeri Sirius A, kararların alındığı yer Sirius B’dir. Sirius C ise bilgilerin gidip geldiği işlemci niteliği gören bir cüce yıldızdır.  Lakin bilimsel olarak henüz kanıtlanamamıştır. Dünyanın tohumunun Sirius’dan atıldığı ve kat kat alemlere yayıldığı inançları arasındadır.

Güneşten 2 kat büyük 23 kat daha parlak olan köpek takım yıldızından olan Sirius çeşitli efsane ve mitlere de konu olmuştur.

Antik Mısır tapınakları Sirius’a göre inşa edilmiştir.

Ölüleri öteki aleme götüren Anubis olarak kayda geçerken, Türk mitolojisinde Asena’dır. İslam’da Zülkarney’nin Yecüc ile Mecüc’ü kıyamete kadar buraya hapsettiğine inanılır. Temmuz ayında Sirius ve Güneş kavuştuğunda kaderin yeniden yazıldığı söylenir.  Yunan mitolojisinde Orion’un köpeği (avcı) olarak geçer. Akad, Sümer, Babil ve Kuran’ı Kerim’de karşımıza birçok hikâye çıkmaktadır.