1. Haberler
  2. Güncel
  3. İran-İsrail Savaşında Bilançolar Ne Anlatıyor, Savaş Bölgeye Yayılabilir mi, Kürtler Hangi Tarafı Tercih Etmeli?

İran-İsrail Savaşında Bilançolar Ne Anlatıyor, Savaş Bölgeye Yayılabilir mi, Kürtler Hangi Tarafı Tercih Etmeli?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İsrail’in, İran’a yönelik saldırıları biranda dünya gündemini değiştirdi. Saldırılarda İran’ın Genelkurmay Başkanı da dahil olmak üzere komuta kademesini büyük oranda ortadan kaldırması, İsrail’in dersini iyi çalıştığını ve İran’ın içinden azımsanmayacak bir destek aldığını gösteriyor.

Sonrasında İran’ın misilleme hakkını kullanması, beklentilerin üzerindeydi ve İsrail’e küçümsenmeyecek bir zarar verdiği gibi, ‘kolay lokma’ olmadığını da kanıtlamış oldu, ancak direncinin ne kadar süreceği ise soru işaretlerine neden oluyor.

Daha da önemlisi, İran gibi bölgesel aktör olan ve İsrail’in hedefinde olan bir gücün daha ilk saldırıda komuta kademesini kaybetmesi öyle izah edilebilecek bir durum değil. Kendisini bile koruyamayan bir komuta kademesi, İsrail gibi, küresel güçler tarafından desteklenen bir güce karşı İran’ı nasıl koruyacaktı? Bu durum işin vahametini gözler önüne seriyor.

Asıl konumuza geçmeden önce iki ülke arasındaki çelişki ve çatışmaların geçmişine kısaca bir göz atacak olursak…

İran ve İsrail arasındaki çelişki ve çatışma, 1979 yılında İran’da gerçekleşen İslam Devrimi sonrasına dayanmaktadır. İslam Devrimi ile birlikte Ayetullah Humeyni, ABD’yi ‘Büyük Şeytan’, İsrail’i ise ‘Küçük şeytan’ olarak değerlendirdi ve İran’ın dış politikasını ve stratejini bunun üzerine oturttu. O zamandan bu yana devam eden uzun süreli bir vekâlet savaşı sorun ve çelişkilerin temelini oluşturmaktadır. İki güç arasındaki çelişki ve çatışmalar doğrudan askeri karşılaşmalardan ziyade vekil güçler, siber saldırılar ve bölgesel nüfuz mücadeleleri şeklinde kendisini açığa vurdu.

Ancak 2024 ve 2025 yıllarında, özellikle 7 Ekim 2023 Hamas saldırısı ve ardından Gazze’deki savaşın bölgesel etkileriyle, çatışma doğrudan askeri karşılaşmalara evrildi.

İran Vekalet Savaşı ile Hizbullah (Lübnan), Hamas (Filistin), Husiler (Yemen) ve Irak ile Suriye’deki Şii milisler gibi vekil güçler aracılığıyla İsrail’e karşı bir “direniş ekseni” oluşturdu. İsrail ise İran’ın nükleer programını engellemek için suikastlar, siber saldırılar ve Suriye’deki İran hedeflerine yönelik hava saldırılarıyla karşılık verdi.

Hamas Saldırısının Arkasında İran mı Vardı?

7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’le yönelik saldırısında bin 200 İsrailli öldü. Bu saldırıda İran’ın yer aldığına ilişkin iddialar sıklıkla gündeme getirildiyse de İran bunu hep reddetti. Kimi Hamas yetkilileri ise ilk başlarda bu işin arkasında İran’ın olduğunu söyleseler de sonrasında bu gibi açıklamalardan vazgeçtiler.

Hamas saldırısından sonra İsrail çok sayıda İran hedefine yönelik saldırılar düzenledi ve İran’a ağır darbeler vurdu. Örneğin 1 Nisan 2024 tarihinde Şam’daki İran Konsolosluğuna yönelik gerçekleştirilen ağır saldırı sadece bir örnektir.

Ardından İran’ın vekil güçlerine yönelik gerçekleştirilen saldırılar ile İran’ın Ortadoğu’daki neredeyse tüm kollarını kesti. Bu saldırılarda da İran’a bağlı çok önemli isimler yaşamlarını yitirdi. Bu isimlerden bir tanesi de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, diğeri de HAMAS lideri İsmail Haniye idi.

Ancak İsrail’in, İran’a yönelik saldırıları dur-durak bilmedi. Son olarak iki gün öncesinden kapsamlı bir hava saldırısı gerçekleştirerek İran’a çok büyük bir darbe vurdu.

İKİ GÜNLÜK BİLANÇO BİZE NE ANLATIYOR?

İsrail’in 13 Haziran 2025 tarihinde, “Yükselen Aslan Operasyonu” ile İran’daki nükleer tesisler, balistik füze üsleri ve üst düzey askeri liderlere (Hüseyin Salami, Mohammad Bagheri gibi) yönelik büyük çaplı hava saldırıları düzenledi. İran, buna karşılık 100 drone ve 200 balistik füze ile İsrail’e saldırdı. Saldırılar Tel Aviv ve Kudüs’te patlamalara yol açtı, en az üç kişi öldü.

İsrail gerçekleştirdiği saldırılar ile İran’a çok büyük darbe vurdu. Savaş stratejisini büyük oranda ‘Vekil Güçler’ üzerine kuran İran, İsrail’in kapsamlı saldırısı karşısında adeta çaresiz kaldı. Komuta kademesinin neredeyse tamamını kaybetmesi, hava savunma sisteminin büyük darbe alması, İsrail savaş uçaklarının ve dronlarının adeta elini kolunu sallayarak İran semalarında uçması, İran’ın bu konuda yeteri düzeyde iyi olmadığını gözler önüne serdi.

Ayrıca Nükleer tesisler başta olmak üzere İran açısından hayati derecede önemli olan çok sayıda tesisin İsrail tarafından hedef alınması ve net olmamak ile birlikte adeta kullanılamayacak duruma getirilmesi İran’ın teknolojik alanda yetersizliğini de kanıtlamış oldu.

Özellikle İran’ın karşı karşıya bulunduğu ambargo, teknolojik olarak kendisini yenilemesini engelledi. Vekil güçlerinin Ortadoğu’dan sökülüp atılmasının ardından İran’ın savaş stratejisi de büyük oranda çökmüş oldu.

İçte kendi halkı ile de barışık olmaması, idamlara tam hız devam etmesi, her geçen gün baskının dozunu arttırması, rejim karşıtlığını ayyuka çıkarttı. Nitekim İran Genelkurmay Başkanı gibi bir ismin yatak odasında füze ile öldürülmesi, diğer komuta kademesinde yer alan isimlerin de benzer yöntemlerle öldürülmeleri, içteki İsrail ve MOSSAD yapılanması hakkında bir nebze de olsa fikir veriyor bize. Bu anlamda İran’ın işi o kadar da kolay değil, hatta sanılandan da daha zor.

İsrail açısından da İran, öyle sanıldığı gibi dikensiz gül bahçesi değil. İran tarafından, İsrail’e yönelik gerçekleştirilen saldırılar, İsrail’i ciddi manada zorladı.

Ancak İsrail durmayacak ve saldırılarına devam edecektir. Saldırılar sonucunda savaşın bölgesel veya küresel bir boyut kazanması beklenmiyor, ancak yine de mevcut gidişatın neye evrileceğini şimdiden kestirmek pek de mümkün görünmüyor.

Ancak şu gerçektir ki Ortadoğu’da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ancak gidişatın hiç de beklenmedik gelişmeleri beraberinde getirebileceği de ihtimaller dahilinde olduğu kanısındayım.

Kürtler Hangi Gücün Yanında Yer Almalı?

İsrail’in, İran’a yönelik saldırıları ve iki güç arasındaki savaşın derinleşmesi sonrasında özellikle sosyal medya hesaplarından çok sayıda isim Kürtlerin, İsrail’in yanında yer alması gerektiğini hararetli olarak dile getirmeye başladılar. Gerçekten de bu doğru bir tercih midir?

Şu unutulmamalı; İran da İsrail de hegemonik savaş yürütmektedir. Hegemonik savaş yürüten güçlerin birbirlerinden pek de farkları yoktur. Onlar için “Düşman”, “Müttefik” ve “Dost” kavramları dönemseldir. Bu gün dost olan yarın düşman, bu gün müttefik olan, yarın “En büyük engel” olabilir.

En önemlisi de her iki güç de birbirini yok etme üzerine kurgulanmış! Bu gün kazanan, yine de kendisini güvende hissetmeyecek! Aynı şekilde bölge de güvende olmayacak! İki güç de bölgeye barış ve güvenliği vaat etmiyor.

Haliyle iki güçten birini tercih etmekten ziyade, “3. Yol” en mantıklı yoldur. Ortadoğu savaş ve çatışmalardan artık bıkmış vaziyette. Dolayısıyla savaş, çatışma ve hegemonik hedefler dışında insanlar artık biraz normalleşmek istiyor. Bu anlamda savaşta kazanmak son olmayacağı gibi, yeni savaş ve kaosların da başlangıcı olacaktır.

Son olarak, dünyadaki bütün güçler olayı sadece kınarken ve itidal çağrılarında bulunurken Kürtleri bir tarafın militanı olmaya zorlamak anlaşılır gibi değil! Hani meşhur bir laf vardı: Bekara karı boşamak kolay!

Herhangi bir sorumluluğu olmayanlar her gün yeni bir savaş başlatmakta beis görmezler tabi…

Tepki Ver | mutlu1
1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
İran-İsrail Savaşında Bilançolar Ne Anlatıyor, Savaş Bölgeye Yayılabilir mi, Kürtler Hangi Tarafı Tercih Etmeli?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Deneme Bonusu Veren Siteler Deneme Bonusu Veren Siteler Deneme Bonusu bahis sitelericasino siteleri
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.