“Türkiye’de müzisyenlerin sadece T.C. kimlik numaraları var”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ÖZEL HABER / Zelal Sahidenur Sari

Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Başkanı Burhan Şeşen ve Anka Kültür Merkezi kurucusu Necdet Bayat, pandemi süreci ve sonrasında müzisyenlerin yaşadığı sıkıntıları Serhat News’e anlattı.

2000 yılından bu yana Van’da kültür sanat alanında hizmet veren Anka Kültür Merkezi’nin kurucusu Necdet Bayat, Anka Kültür Merkezi’nin pandemiden önce yüksek bir potansiyele sahip olduğunu, her ay ortalama 22 etkinlik düzenlediklerini belirterek, “Pandemi sürecinde kültür sanat etkinliklerimize ara vermek zorunda kaldık. Bu süreç en başta sanat camiasını, kültür alanında çalışma yürüten kurumları etkiledi. Çünkü insanları büyük bir korku sardı ve uzaklaştılar, zaten öncesinde de sanata çok yakın bir toplum değildik. Yani insanların önceliği durumunda olmamamız gibi bir durum söz konusu. Pandeminin ilerleyen süreçlerine bakınca da; toplu yaptığımız eğitimleri bireysel yapmak zorunda kaldık. Açıkçası bu da iş yükünü daha çok arttıran bir durumdu. Tam kapanmanın sona ermesiyle beraber eski normalimize dönmeye başladık. Bundan sonraki süreçte etkinliklerimize hız vererek hem finans hem de izleyicilerimizle aramızda uzayan mesafeyi kapatmayı umuyoruz,” diye konuştu.

"Türkiye’de müzisyenlerin sadece T.C. kimlik numaraları var" - MVI 8387.MP4 snapshot 01.45.105 1
Necdet Bayat

Türkiye’de sayılı meslek birlikleri arasında yer alan MÜYORBİR, 2000 yılında kuruldu. MÜYORBİR; üyesi olan yorumcularının haklarını tahsil ve takip eden meslek birliğidir. MÜYORBİR, pandemi sürecinde müzisyenlere destek kampanyası kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla iş birliği içinde çalışmıştı.

Müzisyenlerin yaşadıklarını ve içinde bulunduğu durumu; “Türkiye’de müzisyenlerin sadece T.C. kimlik numaraları var,” diyerek ifade eden Burhan Şeşen ise Serhat News’in sorularını şöyle yanıtlıyor:

Bizde, müzisyenlerle ilgili, pandemi öncesinde maddi ve manevi durumu çok mükemmeldi de pandemiyle bozuldu gibi bir algı var. Müzisyenlerin pandemi öncesinde durumu neydi ve pandemiden sonra nasıl bir değişiklik yaşandı?

Müzisyenlerin daha önce de sorunları vardı. Sadece, bu sorunlar pandemiyle gün ışığına çıktı. Türkiye’de müzisyenlerin sadece T.C. kimlik numaraları var. Sosyal sigorta, sağlık sigortası, emeklilik gibi hakların hiçbirine sahip değiller ve vergi de vermiyorlar. Siz bakmayın, müzisyen denince akla; Tarkanlar, Ajda Pekkanlar geliyor ama onlar çok büyük istisnalar. Asıl müzisyenler günübirlik yani yevmiye usulüyle çalışıyorlar. Hiçbir sözleşme ve güvenceleri olmadan sadece bir patronla, çalıştıkları mekânın sahibine güvenerek 150 TL karşılığında 5 saat çalışıyorlar. Pandemi sürecinde destek görüşmeleri yaparken, Kültür ve Turizm Bakanlığı toplam müzisyen sayısını soruyordu ama kimse bunu bilmiyordu. Sadece meslek birliklerine bağlı 20 bin civarında müzisyen var ama bu hiçbir zaman Türkiye’nin gerçeğini yansıtmıyor. Bunun için Türkiye’deki en büyük sorun müzisyenlerin kayıt dışı olmalarıdır. Ben Türkiye’de en az 100 bin civarı müzisyen olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu bu sektör aileleriyle beraber 400 bin civarı kişiden oluşuyor. Çünkü sadece müzisyen ve eşlikçi olarak da bakmamak lazım; ses ve ışık sistemi sahipleri, ulaşım ve konaklamayı sağlayanlar, güvenlik ve ikram hizmetleriyle ilgilenenlerin hepsi aslında bu sektörün içinde yer alıyor. Bazen konser çıkışı içtiğiniz bir su, aldığınız bir sucuk ekmek bile bu sektörden ekmek parası kazanan sektörler olarak değerlendirilebilir. Yani şöyle söylemek daha doğru olur; müzisyenler daha önce de çok kötü şartlarda çalışıyorlardı, yine aynı şartlarda hatta daha da kötü şartlarda çalışmaya devam ediyorlar.

Meslek Birliklerinin müzik sektörüne katkısı nelerdir?

Meslek birliğinin sorumluluk ve yetki alanları, belli bir sınırı var. Çünkü meslek birlikleri 5846 sayılı yasayla kurulmuş, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın mali ve idari denetime bağlı özel kuruluşlardır. Meslek birliklerinin asıl işi, lisanslama yapmak ve bu lisanslama gelirlerini dağıtım yönergelerine uyarak üyelere dağıtmaktır. Bu yüzden meslek birliklerinin devletle bir pazarlığa oturma şansı yok. Fakat müzisyenler bu süreçte çok yalnız kaldıkları için meslek birliklerinden medet umdular. Bizde onlar için elimizden gelen her şeyi yaptık ve hakikaten çok çalışıp, çabaladık. Ama bu dönemde bütün müzisyenler için bunu asıl yapması gereken bir sendika ya da bir sivil inisiyatifti. Ankara’da bir müzisyenler sendikası var ve başkanı İpek Tuzcuoğlu, biz o sendikayla görüşmeler yaptık. Onlara, pandemi sürecinde başkanlığa daha tanınmış, ülkede bilinen ve güvenilir bir ismi oturtalım dedik fakat kabul etmediler. Sonrasında sendikayı müziğin kalbine, İstanbul’a taşıyalım dedik, onu da kabul etmediler. Taleplerimizi kabul etmemeleri bizi bir çıkmaza soktu ama biz bu süreçte meslek birlikleri ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) olarak devletle toplantılar yaparak, desteğin nasıl dağıtılacağı konusunda katkı sağladık.

Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR), müzisyenlere ekonomik gelir sağlayabilecek projeler yapabiliyor mu?

Biz, meslek birlikleri, sadece tüzüğe göre davranabiliyoruz. Mesela bağış alamıyoruz ve ticari işletme faaliyeti yürütemiyoruz. Ama bu dönem olağanüstü bir dönem olduğu için bazı belediyelerle iş birliği yaptık. Hatta en son, Aşık Veysel Derneği, Halk TV’de müzisyenler için 3 milyon civarında bir bağış topladı. Bizde toplanan parayı üyelerimizin gelir durumuna göre dağıttık. Ama dediğim gibi meslek birlikleri bir sendika gibi olamaz. Örgütlenme anlamında da maalesef böyle.

Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR), lisanslama ve telif haklarını toplama konusunda şu an hangi aşamada?

Türkiye’nin yüzde sekseni-doksanı kayıtsızdır. Bunun içinde yerel radyo ve televizyonlar da var. Çünkü kimse, haklı olarak telif hakkını bilmiyor. İlkokuldan itibaren telif hakkı ihlal etmenin hırsızlık olduğu kitaplarda yer alsaydı insanlar bunun ne olduğunu bilecekti. Ama şimdi insanların kafasında mantık olarak, “Bir CD’ye 20 lira verip aldım daha ne parası vereceğim,” mantığı var. Telif hakkı, bir eser umuma açık yerlerde çalındığı zaman doğar. Yani evinizde birebir CD dinlediğiniz zaman veya bir WEB radyodan bir şey dinleyince bir telif hakkı doğmuyor. Bunu hakimlerde bilmiyorlar bu yüzden yurt dışından hukukçularla ve burada ki hakimlerle çalıştaylar ve toplantılar yapıyoruz. Bu çok özel bir konu çünkü ülkeler arasında büyük farklar var. Örneğin; Almanya’da toplanan telif gelirleri 1 yılda 1 milyar 250 milyon Euro iken, Türkiye’de 100 milyon TL civarında.

Bu süreçte birçok müzisyenin online konser yaptığına şahit olduk. Bu nasıl bir süreçti ve müzisyenler online konserlerden verim alabildi mi?

Maalesef hiç verimli geçmedi bu süreç. Çünkü hem çalan hem izleyen için ilginç bir süreçti. Müzik, karşılıklı etkileşimin olduğu, birilerinin gözlerinin içine bakarak şarkıların söylendiği ve alkışların olduğu bir hikâyedir. Hâlâ insanlar, doğal olarak bir salgın olur kapanma olur diye bu online işler için online platformları kurmayı sürdürüyorlar, ama biz çok çaldık ve açıkçası hiçbirinden keyif almadık. Çünkü biz bir duvara karşı şarkı söyleyemeyiz. Online sahnede, bizi dinleyen 3 milyon kişi bile olsa, karşımızda duran birilerine şarkı söylemenin tadı bambaşka.

İYİ Parti grup toplantısında sitemkâr bir konuşmanız var ve bazı taleplerden söz ediyorsunuz. İYİ Parti grup toplantısına bir davet üzerine mi katıldınız, bu bir davetse başka davet aldığınız, sesinizi duyan bir parti oldu mu? Ve talepleriniz içerisinde yerine getirilen herhangi bir talep var mı?

Şu ana kadar hiçbir talebimiz ne devlet tarafından ne de yerel yönetimler tarafından karşılanmadı. Biz zaten yerel yönetimlere de yük olmak istemedik sadece kültür ve sanat için ayırdığınız bütçeyi kültür ve sanat için harcayın dedik. Bunu da ne yazık ki yapmadılar. İYİ Parti konuşmasına gelince, bu tamamen bir arkadaşımın önerisiydi. Ben aslında İYİ Partili falan değilim, oldum olası hep sol görüşlü bir insanım. Ama meclis çatısında herhangi bir başka partide olsa giderdim. Çünkü ben oraya bir meslek birliği başkanı olarak gittim, Burhan Şeşen olarak gitmedim, mağdur birçok insanın sesi olarak gittim. O konuşmamın ses getirdiğini, bir farkındalık yarattığını bende düşünüyorum. Bence ses getirme nedenlerinden biri de benim oradaki tavrımdı. Yani bir dert bağırmadan, çağırmadan da anlatılabiliyor. Ben orada güler yüzlü bir şekilde tarihten örnekler vererek konuştum. Padişahların müziğe ve sanata olan ilgisini anlattım. İYİ Parti grubunda, Türkiye’de müzisyenlerin maalesef sahipsiz olduklarını da söyledim. Hatta hiç mi bir şarkımız da hüzünlenmediniz, hiç mi aşk acısı çekmediniz, bizi bu kadar yok saymak nasıl bir şey diye de sordum. Gerçekten çok içtenlikle sordum bu soruyu.

Bu süreçte müzisyenlerin intihar ettiğini de duyduk. Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) üyesi olup intihar eden müzisyen var mı?

MÜYORBİR üyelerinden intihar eden olmadı. Ama müzisyen intiharlarının somut veriler olmadan, yaklaşık olarak belirtilmesini doğru bulmuyorum. Burada söz konusu olan insan hayatı. Yani yüzlerce müzisyen intihar etti demektense, on üç ise on üç demek daha doğru. Tabii bu sorun da yine müzisyenlerin kayıt dışı olmalarından kaynaklanıyor. Ben intihar eden sanatçıların net bir sayısı var mı diye hem bakanlığa hem de çalıştığım, Birgün Gazetesi’ne de sordum ama onlarda da somut bir şey yok. Şimdiye kadar bilinen 6 isim var ama ben daha fazla olduğunu düşünüyorum.

Yıllardır müzisyenlerin hayat güvenceleri ve sosyal hakları konusundaki eksiklikten söz ediyoruz. Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) bu konuda nasıl bir yol izliyor ya da ne öneriyor, neler yapılabilir bu konuda?

Aslında bu konuda müzisyenlerin de hatalı olduğunu düşünüyorum. Vergi ödememek için hep kaçılmış. Oysaki vergi dilimleri, çaldıkları saate göre ayarlanabilir, gerçi bu konu teknik bir konu daha çok vergi uzmanlarını ilgilendiriyor ama ben böyle düşünüyorum. Müzisyenlere normal esnaf gibi bakmamak lazım. Pandemi süreci bittikten sonra bu konuyu Hazine ve Maliye Bakanlığı’yla da masaya yatıracağız. Çünkü bizim işimiz sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla değil, Hazine ve Maliye Bakanlığı’yla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’yla hatta Dışişleri Bakanlığı’yla da ilgili.  Vizeler konusunda da sıkıntı çekiyoruz biz. Suavi, iki yıl önce İngiltere’ye konsere gidecekti. Orkestra daha önce vize alarak gitti ve Suavi vize alamadı, dolayısıyla konser iptal oldu. Bunların hepsi bizim için sorun ama şu an en acil olan hayatta kalmak.

Arif Sağ’ın, Müzik Yorumcuları Meslek Birliği’nden (MÜYORBİR) ihraç edilmesiyle ilgili birçok yorum yapıldı. Bu meselenin iç yüzü neydi ve Arif Sağ şu an MÜYORBİR üyesi mi?

Bu konuyla ilgili çok net bir özeleştiri yapmak gerekirse, Arif Sağ’ın ihraç edilmesi büyük bir hataydı ve zaten benim başkan olduğum dönemde de gerçekleşmedi bu olay. O zaman sadece YK üyesiydim. Ben başkan olduktan sonra gidip elini öptüm, özür diledim ve yeniden birliğe davet ettim. O da beni kırmadı ve şu an MÜYORBİR üyesi zaten. Edip Akbayram, Belkıs Akkale, Arif Sağ gibi isimler bizim kültür değerlerimiz. O konu geçmişte kaldı yani unuttuk gitti.

Yeni bir kapanma olursa müzisyenlerin durumu ne olur?

Lütfen yeni bir kapanmadan bahsetmeyelim. Zaten her ne olursa olsun maçlar devam ediyor, reklamlar-diziler devam ediyor ve ilk darbe önce müziğe geliyor. Ülkede kötü şeyler olunca bizde üzülüyoruz ama her şey devam ederken sadece müziğin susması çok tuhaf. Ayrıca müzik sadece bir eğlence aracı değil ki, bizim ağıtlarımız ve bozlaklarımız da var. Baktığınız zaman, ulusal bir yas ilan edilmese de ortada büyük yaslar varken bizde gidip onlara oyun havası çalmayacağız, ona uygun şarkılarımızda var. Hem pandeminin başında aryaların söylendiği, hemşirelerin halay çektiği görüntüler hepimize moral olmadı mı? Müziğin böyle iyileştirici bir gücü de var ve biz şarkılarımızın saçını başını tararken onlar hoyratça davranmasınlar.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Şu an Kültür ve Turizm Bakanlığı, müzikli mekânların lisanslanması için çalışma yürütüyor. Hangi mekânlarda müzik ana unsur ve hangi mekânlarda yan unsur olarak işlev sağlıyor buna bakılıyor. Sanıyorum bu lisanslama işi iki yıla kadar bitmiş olacak. Hatta bu süreç için online lisanslama gibi bir kolaylık sağlanıyor. Bu yüzden lütfen bütün mekânlar bu konuda lisanslı olsunlar.

Serhat News

(TYK)

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
“Türkiye’de müzisyenlerin sadece T.C. kimlik numaraları var”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir