Irak Kürdistan’ında “Kürtsüz” siyasetin açmazları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Irak Kürdistanı Başbakanı Mesrur Barzani Ukrayna savaşının kızıştığı günlerde İngiltere’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Merkezi Irak yönetiminin Batı nezdinde oluşturduğu boşluğu dolduran bir pozisyonu üstlenmiş gibiydi. Birkaç ay önce KDP’li birinin Irak Cumhurbaşkanı olması için çaba gösteren Irak Kürdistan yönetimi bunda başarılı olamadı.

Irak’ta yeni bir hükümetin kurulması veya işlevsel olması için Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılmayışı Merkezi Irak yönetimini felç etmiş durumdadır. Bunun oluşunda başta Batı olmak üzere Türkiye ve KDP’nin birincil sorumluluğu vardır. Elbette bunda Rusya ve İran’ın etkisi de gözden uzak tutulamaz. Bu işin olağan hallerinden biri de budur.

Burada üzerinde durulması gereken husus kendi içinde demokratik bir yapı oluşturmayan KDP yönetiminin Irak’ı yönetebilecek role soyunmasıdır. Irak Kürdistan’ında çoğunluğu sağlamadan Cumhurbaşkanlığını ve Başbakanlığın Barzani ailesine bağlanmış olmasıdır. Hewler’de oluşturulan bu yapı Kürdistan’daki kurumsal parti ve yapılamaları esas almadan bu parti ve yapılar arasında belirli kişileri yönetim ve ekonomiden nemalandırarak kendi siyasetini sürdürmeye çalışıyor.

YNK’de Bafel Talabani’den daha çok etkili olan Cengi Talabani’nin tasfiye edilmesi bunun en önemli örneği olarak görülebilir. Hal böyle iken Irak Kürdistanındaki sorunu PKK’ye bağlamak asıl konuyu sisler altında bırakmaktır. KDP yetkililerinin “PKK olmazsa Türkiye Irak Kürdistanına girmez” argümanının kullanılması bununla bağlantılıdır. Nerede olursa olsun Türkiye’nin bağımsız bir iradeye sahip herhangi Kürt yapılanmasına karşı olduğu 2017 Referandumunda açıkça ortaya çıktı. Kürdistan’ın ana parçası Türkiye’nin elindedir.

Irak Kürdistanındaki yapılanmanın bütün olanaklara rağmen bağımsız bir statü kazanamamış olması Türkiye Kürdistanındaki sorunun çözülmemiş olmasıdır. Başta KDP olmak üzere Irak Kürdistanındaki partilerin en büyük yanlışı da buradadır; bu yapılar Türkiye Kürdistanını hiçbir zaman Kürdistan’ın bir parçası olarak görmediler. Aynı anlayışı İran ve Suriye Kürdistanı için de sürdürdüler. Türkiye ile anlaşmalar temelinde Türkiye’de örgütlenme çalışmalarında bulunmayacaklarını taahhüt ettiler. Faik Bucak ve Dr. Şivan’ın T-KDP çalışmalarına destek verilmeyişi bu tür anlaşma ve taahhütlere bağlıdır.

Türkiye ile KDP arasındaki bu tür anlaşmalar var olmaya devam ettikçe Mesrur Barzani’nin İngiltere’de “Irak Kürdistanında konfederal statü” önerisinin bir anlamı yoktur. İsmi ne olursa olsun “bağımsızlığı” esas almayan hiçbir öneri gerçekçi değildir. Konu resmi olarak Irak merkezi devletine ait olan Kürdistan petrol ve doğalgazının Irak merkezi hükümetinin “bypas” edilmesiyle ilgilidir.

Mesrur Barzani Türkiye ile girdiği ilişkilerin kendisini bağladığı bilinciyle Irak Kürdistanını adeta “Türkiye’nin bir vilayeti” derekesine düşürecek pozisyona getirmeye çalışıyor. Böyle bir yapının önceliği Kürtlerin bağımsızlığını esas alan yapılanmalar karşısına KDP’nin konulmasıyla sonuçlanacağı açıktır. Merkezi Irak’la olmadı, yolumu Türkiye ile giderim anlayışının ne KDP’ye ne de Kürtlere bir getirisi yoktur. Türkiye’nin Irak Kürdistanına son olarak açmış olduğu savaşa bu açıdan bakıldığında bu savaşın arka planında KDP’nin olmadığını söylemek mümkün değildir.

Babası Mesud Barzani’nin ısrarla kaçınmaya çalıştığı “Birakujiye” oğlu Mezrur Barzani kapı açmak için elinden geleni yapıyor. Konfederasyon gibi söylemler de işin cilası görevini görüyor. Günümüzde aşiret/devlet örnekleri Arap toplumunda görülmeye devam etse de bundan Arap toplumunun yararlanmadığı büyük bölünme ve acılarla sonuçlandığı görüldü. Toplumun kendi öz mekanizmalarına dayanmayan bu eğreti yönetimlerle kendi toplumu ile zıtlaşma pahasına küresel ekonomiyi elinde bulunduranların vekili gibi hareket ettiler. Bu da toplumları yönetimden uzaklaştırdı.

Toplumun gelişimi bu şekilde önlenmiş oldu. Arap toplumunda Müslüman Kardeşler veya El Qaide türü radikal İslam’ın kök salmasının en önemli nedenlerinden biri de bu kesimleri oluşturan toplumsal grupların yönetimden dışlanmasıdır. Her ne kadar soğuk savaş döneminde bu tür radikal anlayışlar sol ve sosyalizme karşı kullanılmışlarsa da onlara yönetimde yer vermeme anlayışı devam ediyor. Ne yazık ki bu tür radikal İslamcı kesimlerin de Arap toplumunu içine sıkıştığı cendereden kurtarmayı sağlayacak araçları yoktur.

Bu açıdan Kürt toplumunun ideolojik ve örgütlü yapısı Arap toplumundan farklıdır. Söylemi anti-devlet şeklinde olsa da ideolojik ve örgütsel yapısıyla Modern Kürt Milliyetçiliğini esas Kürt Siyasal Hareketinin mevcut durumu, bir hedefinin oluşu ve bu hedef doğrultusunda gönüllülüğü esas alan fedakar bir Kürt toplumunun oluşu KDP benzeri Aşiret-Partiler karşısında Kürt Siyasal hareketini avantajlı kılıyor. Bundan KDP benzeri partilerin alması gereken dersler vardır.

Demokratik bir Kürt toplumu için KDP benzeri yapılara ihtiyaç olduğu dikkate alınırsa aşiretle yapışık hale gelen siyasi yapıların Barzani gibi tarihsel şahsiyetlere zarar verdiği gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor. Siyasi görüş ayrılıkları Kürt demokrasisinin olmazsa olmazıdır. Bunun adının KDP, PYD, YNK veya HDP olmasının bir önemi yoktur. Önemli olan ulus bilincini taçlandırabilecek siyasi mekanizmalara ulaşmaya yol açmaktır. Farklılıklar birliğe engel olamaz.


Irak Kürdistan Federasyonu Kürt toplumu için önemli bir kazanımdır. Aynı zamanda Kürtlerin belirli, verimli ve zengin bir toprak üzerinde iktidar olmasıdır. Bu iktidar olanağı ne yazık ki Irak’ta Kürtler açısından kalıcı bir başarıya evrilemedi. Bunun en önemli nedeni KDP’nin başta YNK ve Goran olmak üzere bir türlü iktidara ortak olmamasıdır.

KDP kendisini iktidarla özdeşleştirip varlığını iktidarla sürdürebilecek hale gelmiştir. Erdoğan’ın Türkiye’de iktidarda olmayı varlık/yokluk meselesi yapmasıyla Barzanilerin iktidarı varlık/yokluk meselesi yapması aynıdır. Erdoğan ve Barzani’nin zaman zaman İngiltere gibi güçler nezdinde kendilerini Batı ile müttefik gibi göstermeleri de taktik ve zaman kazanmaktan öteye geçmez. Zamanı geldiğinde Rojava’da olduğu gibi İran ve Rusya ile aynı çizgiye gelişleri buna örnek olarak gösterilebilir. Ukrayna savaşı nedeniyle enerji fiyatlarındaki artış Irak ve Kürdistan petrol ve doğalgazının Avrupa’ya taşınması konusunu gündeme getirse de bunun gerçekleşme şansı çok azdır.

İran ve Rusya’nın bu konuda kolaylık göstereceğini sanmıyorum. Kaldı ki bunun kısa sürede yapılması da kolay değildir. Avrupa bir şekilde Ukrayna konusunu Rusya’yı tatmin edecek şekilde çözebilirse böyle bir projeye gerek duyulmayabilir. Konu böyle iken KDP yanlısı bazı kesimlerin “Kürdistan’ın ekonomik çıkarları baltalanıyor” şeklindeki söylemlerinin doğru olmadığı ortaya çıkıyor.

Öyle sanıldığı gibi bu petrolden elde edilen gelirlerin Kürtlerin kalkınması için kullanılmayacağı da bellidir. Petrol ve doğalgaz gelirlerinin ihtiyacı olan bölgelerden çok Hewler’in(Erbil) Dubaivari İnşaatlara harcandığı bu gerçeğin gözler önüne serilmesine yetiyor. Tam bu zamanlarda Kerkük gibi bir Kürt kenti Irak Kürt Bölgesel yönetiminin denetimindeyken Kerkük’ün alt yapıdan yoksun yoksul, yıkık bir kent görünümünden kurtarılmamasının Kerkük’ün kaybıyla sonuçlandığını unutmamak gerekiyor.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Serhat News’ın  editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Irak Kürdistan’ında “Kürtsüz” siyasetin açmazları

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir