Mehmet Zengül yazdı: Ekonominin Gürbüz Çocuğu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Hasta ekonomilerin gürbüz çocuğu olan faşizm, hiçbir toplumun tekelinde değildir. Her yerde, her zaman, boy verebilir.” Karl Polanyi

Göçmen Suriyeliler( zaman zaman Kürtler) üzerinden yükseltilen milliyetçilik çok rahat bir şekilde ırkçılık olarak adlandırılabilir. Irkçılık ile faşizm arasında da kalın bir çizgi yok zaten.

Ekonomi çıkmaza girdikçe “milliyetçilik ” hep yükseltilmiştir. Bazen bunun adı “beka” bazen “yerli ve milli ” söylemi olmuştur .

Ekonomi ister tıkırında olsun ister tam takır, bizim gibi demokrasi deneyimi zayıf veya sık sık askıya alınmış ülkelerde faşizm belası ya hep olmuştur ya da faşizmi aratmayan bir despotizm olarak vücut bulmuştur.
Şöyle ya da böyle nihayetinde “Kapitalist toplum daima ucu bucağı olmayan bir dehşettir”(Lenin)

İslami motiflerle de birleşen bir tanımlama olarak “Erdoğanizm” ne kadar doğru veya ne kadar yanlış?Bu tanımlamayı yapanlar da var.Tek adam /tek parti yönetimi, saray rejimi veya ikisi birden.


Eklektik bir yapı olarak “Erdoğanizm” bir olgu artık. Aynı anlama gelse de “Tayyipçilik” daha sıradan bir ifadeye denk düşerken “Erdoğanizm” sanki ideolojik bir derinliği de kapsıyormuş gibi.


Bu adlandırma O’nu geleceğe taşımak ,bir paye biçmek anlamına gelir mi acaba?Faşizm hiçbir toplumun tekelinde değilken, bize özgü bir alaturka faşizminin adı olabilir mi sorusu da akla geliyor.

Bu olgu hiç olmadığı kadar devlet ve hükümetin birleşmiş hali olarak cisimleşmesini 14 ve 28 mayıs seçimlerinde gördük. Devlete kutsallık atfeden “ülkücüler” veya “Kemalistler” yediği golün farkında mıdır acaba!

Ekonominin hastalığı hayat pahalılığı ile kendini gösteriyor, zenginlerin daha zengin fakirlerin daha fakir olması, ara tabakalardaki erime siyasal olarak da yönetimi daha baskıcı bir yöne doğru itiyor.

Dışlayıcı , dindar ve kindar söylem ister istemez bir yarılmaya hizmet ediyor.Zaman zaman “kucaklayan” yumuşak dil,zaman zaman “idam isterük” hezeyanları yaratmayı bir marifet sayarken meydana toplanan güruh aldığı veyahut verdiği gaz ile gündem oluyor. Bilinçli bir şekilde yapılan bu durum yönetme biçimi içerisinde bir tanımlamayı da hak ediyor.


Erdoğan’ın 2017’de “Ensar Vakfı” Kongresi’ndeki konuşmasını hatıryalım: “Biliyorsunuz siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var.”

Artık bu yılların üzerinden bir beş yıl geçti, yetmedi yeni bir beş yılın ilk günlerindeyiz.Kesintisiz bir iktidar ile (neredeyse demek bile yanlış olacak) devletin bütün kurum ve kuruluşlarında tartışmasız bir iktidar kuran Erdoğan, sosyal ve kültürel iktidarda sıkıntıları olduğunu söylemişti. Geçen bunca yıla rağmen “sıkıntıyı ” ortadan kaldırıldığı söylenebilir mi? Sosyal olarak toplumun yarısı karşısında diğer yarısının tamamen arkasında olduğu ise sadece bir iddiadır.
Seçim kazanmak yüzde 52’lik başarı, devlet olanak ve marifetiyle olduğu da su götürmez bir gerçek olarak ortadayken hala kültürel bir başarı ortaya koy(a)maması sürecin devam ettiğini mi gösteriyor?

Sinema oyuncusu Merve Dizdar ‘ın Cannes film festivalinde aldığı “en iyi kadın oyuncu ” ödülü bile gurur kaynağı olarak görülmüyor, tersine ödül töreninde söylediği birkaç cümle karşısında anında gardını alacak kadar kindar olabiliyorlar. Adeta siyasal iktidar sivil bir kültürel başarı karşısında kültürsüzlük örneği sergiliyor.

Siyasal iktidarın el değiştirmesine sandığın gücü yetmiyorsa başka araçları da devreye sokmak,kalıcı birliktelikler kaçınılmaz olarak toplumun önünde duruyor.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Serhat News’in editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Mehmet Zengül yazdı: Ekonominin Gürbüz Çocuğu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir