Mehmet Gür yazdı: Neolitiği yaratan halk, Kürtler

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Biz tarihin başlangıcında gizliyiz” der bilge insan ve şöyle devam eder: “Çünkü iyi bilinmektedir ki başlangıcı konulmayan bir tarihi ve toplumsal varlık asla doğru tanımlanamayacaktır. Doğru tanımlanamayan bir tarih ve toplumda sürekli bir tehlike kaynağı olmaktan kurtulamayacaktır.” Bilge insanın bu altın değerindeki sözleri, onun tarihe bakış açısını, tarihi yorumlama, tarihe yaklaşımını ve tarihi ele alış yöntemini özetleyen sözleridir.

Günümüze kadar birçok tarihçi ve bilim insanı tarihi ele alıp yazdı fakat hiçbiri tarihi bilimsel olarak, doğru kaynaktan ele alarak ve diyalektik yöntemin ilkeleri temelinde yorumlayıp yazmadı. Tarihi bilimsel yöntemle yazdığını iddia eden tarihçiler de ya gerçek kaynağından almadılar ya da tezleri yetersiz kaldı. Diyalektik bağlantıları geçmiş uygarlıkla bir önceki uygarlık arasında soyut kaldı.

Tarihin tarihi yazıldı

Hegel ve Marx ilk defa diyalektik yöntemi tarihe uygulama iddiasıyla tarihi yorumladılar. Hegel, diyalektiği baş aşağı tarihe uyguladı. Marx, Hegel’in diyalektiğinin baş aşağı olduğunu söyleyerek “diyalektiği ayaklarının üzerine oturttum” dediğinde, o’da tarihi sınıflı toplumlar olarak ele aldı ve mitolojiyi önemsemedi. Marx’ın da tarihi ve diyalektiğinin ayakları havada kaldı. Ondan sonraki nesiller, Marxist tarihçiler ve reel sosyalizm aynı hataya düşmekten kurtulamadı. Bu da Sümer rahip devletinde kendini idame ettiren “ben merkezci” zihniyetin günümüzdeki yansımasıdır. Bilge insan şöyle diyor: “Her dönem bir öncekini ya inkar etmekte ya da çarpıtarak kullanmaktadır. Sonuçta tarih esas itibariyle kendisinin belirleyiciliğine hizmet oranında bir dar anlam düzenine düşürülmektedir.” Demokratik uygarlık manifestosuyla bin yıllardır yanlış yazılan tarihi, bilimsel ve diyalektik yöntemle “uygarlığı” çıkış kaynağından alarak hiçbir uygarlığı ne inkâr etti ne de diğerinden soyutladı. Diyalektik ilkeler çerçevesinde bütün uygarlıkların, uygarlık sürecinde oynadığı rol, uygarlığa kattığı değerleri bilimsel tezlerle, insanlığa, tarihe ve insanlığın uygarlık birikimine karşı sorumluluğunun bilinciyle tarihin tarihini yazdı Bilge İnsan.

Mehmet Gür yazdı: Neolitiği yaratan halk, Kürtler - Kurtler1

“Şu görüşü kabul ediyorum. Tarih ve toplum canlı organizmalardır. Onları yanlış yorumlayanlardan ve inkar edenlerden er ya da geç karşılığını verecek ve hakkettiği tokatı vuracaktır” der Bilge insan. Masaların başına oturup tarihi gerçekleri resmi ideolojilere ve kendi subjektif yaklaşımları için malzemeden tarihi çarpıtan, insanların tarih bilincini yanlış şekillendiren, toplumun tarihi hafızasını zedeleyen, tarihi doğru kaynağından almayan ve ideolojik egemenlikçi bir tarih yazan tarihçi ve bilim insanlarına tarih ve toplum er ya da geç hakkettiği tokatı suratlarına vuracaktır.

İlk kez Zagros dağları ve Kermanşah vadisinde yapılan çalışmalardan elde edilen bulgularda Zeribar, Nilüfer ve Mirabat göllerine ait radyoaktif karbon tarihlerine göre 22500–14000 yılları arasında Zagroslarda henüz ağaç ya da orman örtüsü olmadığı ortaya çıkmıştır. M.Ö 14000 yılında iklimin iyiye doğru evrildiğine dair bir değişim göstermiş buda bitki örtüsünün evrilmesine yol açmış ve 10 bin ile 6 bin yılları arasında işe sıcaklığın ve yağışın artması sonucunda Zeribar göl bölgesi fıstık, sakız, melengiç ve meşe ağaçları ile karışık bir bitki örtüsü sıklaşarak büyük bir meşe ormanına dönüşmüştür. Zagros dağlarında Şanidar mağarası ve hemen yanındaki vadide bulunan Zavi Çemi, Şanidar köy yerleşimlerine ait kalıntılar buranın ilk köy yerleşim yeri olduğunu radyoaktif testlerle kanıtlanmıştır.

Mehmet Gür yazdı: Neolitiği yaratan halk, Kürtler - Kurtler2

Kurdistan’da özellikle Şanidar da son araştırmalara göre evcilleştirmenin M.Ö 9 bin yıllarında başladığı ortaya çıkmıştır. Şanidar mağarasının protoneolitik evreni ile çağdaş kabul edilmiştir. Köy yerleşkesinin bulunduğu vadide 350 metre yükseklikte hurma palmiyesi ağacı çok yaygındır. Ayrıca meşe, yamaçlarda karaağaç, çam ceviz ve cehir ağaçları bulunmuştur. Gerek Zavi Çemi gerekse Şanidar, mezolotik dönemden ve protoneolitik süresince M.Ö 11 bin yıllarında tahıl bitkilerinin üretilmesi için doğal çevrenin elverişli olduğunu gösteren kanıtlar mevcuttur. Bu iki yerleşimde evcilleştirilmiş bitki türleri ve evcilleştirilmiş hayvan türlerine de az rastlanmıştır. Zavi Çemi, Şanidar ve Asiab da koyun ve keçi sürüsü izlerine rastlanmıştır.

Şanidar kültürel gelişim aşamasına yaklaşık olarak M.Ö 10 – 9 binli yıllarda girdiği söylenebilir. Bu köy topluluğu, yaşayış biçimine atılan ilk adım olarak kabul gören bir görüştür. Bu aşamanın ilk yerleşim yerleri Zagrosun eteklerinde kurulan Carmo, Guran, Ali Kas vb. yerleşim yerleri örnektir. Bu yerleşim yerlerinin kendine özgü özellikleri olsada aralarındaki teknolojik ve tipolojik özellikler bakımdan aynıdır.

Neolotiğin bu birinci kültürel aşaması, (ikinci kültürel aşama olarak bilinen ve uygarlığın tüm araçlarını yaratan birinci aşama) Tel Halaf kültürünün gelişmesinde maddi zeminin oluşmasını sağlamıştır. Tel Halaf, Güney Kürdistan’ın Habur suyunun kıyısındadır ve Kürtlerin en eski yerleşim yeri olarak bilinir. Tel Halaf, ismini bu coğrafik bölgeden almıştır. M.Ö 6 bin yıllarında neolitik köy ve tarım devrimi, kültürün kurumlaşıp geliştiği bu bölgeden diğer bölgelere ve dünyaya yayıldığı merkez konumundadır. Tel Halaf kültürü uygarlaşma için tüm gerekli araçları icat etmiş durumdadır (çömlek, balta, saban, eğirme, dokuma, tahıl öğütme, toplu köy mimarisi, tekerlek, bazalt taşından yarı madeni aletler, yıldızları işaret olarak kabul etme, bir tanrıça anlayışına dayalı ideoloji vb.). “Tekerlek vb. uygarlığı hazırlayan tüm araçlar bu tarihin şafak vaktinin büyük insan ürünleridir” der bilge insan. Tel Halaf’ın maddi ve manevî kalıntılarına Zagros, Dicle, Fırat, Habur ve Zap bölgelerinde sıkça rastlanmaktadır. Yapılan bir çok arkeolojik kazılarda uygarlığın başlangıcı olan neolitik kalıntılar ortaya çıkarılmış ve radyo karbon testleri ile bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Zagrosta Şanider mağarası, Hakkâri de Geverok, Diyarbakır’da Gırkê Haciyan, Ergani Çayönü, Batman’da Çemê Kotober, Urfa Siverek’te Çemê Xalan, Van’da Tilki tepe, Ersin Haftavan tepe Kuzeybatı İran, Tel Halaf Habur, Nuzi Kerkük, Newala Çori ve Adıyaman’da yapılan kazılar ve radyo karbon testlerin yapılmasıyla birlikte buralarda toplu yerleşim yerlerinin tarihi M.Ö 10 bin yılını göstermektedir. “Dicle ile Fırat arasında çok sayıdaki topraktan oluşan tepelerin altında ilk neolitik devrimin köyleri “Gund” yatmaktadır.” Günümüzde de Kürdistan coğrafyasında bu tepeciklere çok sıkça rastlanmaktadır. Bu neolitik kalıntılar şunu bize gösteriyor; Kürdistan coğrafyasında neolitik kültür derinliğine işlemiş, dünyanın hiçbir yerinde bu denli arkeik yerleşim yerleri ve kültürel kalıntılar görülmemiştir. “M.Ö 6 bin yıllarına doğru neolitik kültür bu bölgede yaygın olarak kurumlaşmaktadır. İlk başarılı yayılış Tel Halaf kültürüdür.”

Sümerlerden önce bu topraklarda neolitik kültür ve Tel Halaf kültürü yaşamıştır. Uygar topluluklar ve güçlü bir kültürel birikim yukarı Mezopotamya da kök salmıştı. Daha sonra Transkafkasya ya da Hazar denizinin çevresinde sökün etmiş bu ilkel göçebe halk ile Mezopotamya’nın yerleşik uygar toplulukları arasında olası çatışmalar yaşanmıştır. Mezopotamya topluluklarının üstün askeri teknolojileriyle Sümerler’in ilkel askeri teknikleri karşısında başarı elde etmişlerdir. Mezopotamya köy-kentlerinde tutsak kalan ve paralı üreticilik yapan Sümer savaşçıları Sargon misali Mezopotamya’nın kültürünü, siyasal kurumlarını ve askeri tekniklerini özümseyip öğrendiler. Bilge insan bu konu hakkında şu tarihi çözümlemeyi yapar: “Doğru yazılı tarih yani tarihin kendisi Sümerlerle başlamaktadır. Ama Sümerler de her şeyini neolitik toplumdan, Dicle ve Fırat’ın yukarı havzasından almışlardır.”

Tüm üretim teknikleri kadar, tüm üst kurumlarının ana kavramları da bu toplumda şekillenmiş olup Sümerlere geçmiştir. Bu gerçeğin de birçok kanıtına sahip bulunmaktayız. Kaldı ki Sümerler adım adım Kuzey Mezopotamya’dan Güney Mezopotamya’ya yayıldığı tümüyle belgelidir. Demek ki tarihin yazılan ya da yazılmayan ama asıl kaynağı neolitik devrimin merkezi olan Dicle, Fırat ve Zap ile kendilerine katılan kollarının oluşturduğu en elverişli ekim ve evcilleştirmeye en uygun yabani bitki ve hayvanların ana yurdu olarak dağ ve ovaların birleştiği yarı tepelik ovaları ve vadileridir. Bu ova, vadi ve dağların sihri tarihi yaratmanın beşiği olmalarından ileri gelmektedir. Mezopotamya’daki Sümer öncesi uygarlığın maddi ve manevi kalıntılarının Sümer dehasıyla işlenmesinden ortaya çıktığından kuşku yoktur. Sümer dehasıyla işlenen Mezopotamya kültürü ideoloji, siyasal, ekonomik, kültürel ve toplumsal kurumlara dönüşerek kendisiyle yeni teknikler yaratır. Bu Mezopotamya’nın üçüncü büyük kültürel yayılışının başlangıcıdır.

Mehmet Gür yazdı: Neolitiği yaratan halk, Kürtler - Kurtler3

Verimli Hilal olarak adlandırılan Kürdistan coğrafyası, uygarlığın doğuş sahası olduğu ve neolitiğe beşiklik ettiği kesindir. Toprağa ilk yerleşim burada olmuştur. Tarım ve hayvancılık ilk kez burada yapılmıştır. M.Ö 11 bin yılına kadar eskiye dayanan yerleşik bir kültürün varlığı tespit edilmiştir. “Neolitik toplumun çözümlenmesi sadece Kürtlerin açısından değil, tüm insanlık tarihi açısından da büyük önem taşımaktadır” der bilge insan ve şöyle devam eder: “Ortaya çıkan gerçeklik bugünkü Kürtlerin ataları ve analarının, tüm bu tarih dönemlerinde bölgenin asil kültür ve dil yaratıcıları olduğunu göstermektedir. Sümerlere kadar ki dönemde, bölgede yaşayan tüm topluluklara proto Kürtler demekte mümkündür. Denilebilir ki hiçbir halk Kürtlerin orjinleri, asılları kadar neolitik çağı hem yaratıp hem de en derinliğine yaşamak durumunda kalmamıştır.”

Sonuç olarak insanlaşmanın başlangıcı olan neolitik devrimi en güçlü yaşayan Kürt halkı Mezopotamya topraklarına kök salarak buradaki tüm uygarlıksal gelişmelerin kaynağı olmuştur. Dolayısıyla Kürtlerin tarihteki rolü, esas olarak neolitiğin yaratıcısı olmaktan ileri gelmektedir. Daha sonra sınıflı toplum uygarlığı boyunca da tarihin hareketli bir toplumu olarak rol oynamıştır.

Binlerce yıl süren neolitik çağda, tarım ve köy devrimi temelinde insanlığa büyük değerler birikimini sağladığı açıktır. Bu büyük insanlık değerlerinin kültürel birikimini yaratan halk Kürtlerdir. Kürtler neolitiğin yaratıcısı ve Tel Halaf kültürünü sinesinde bir çiçek misali sulayan, besleyen, yetiştiren halktır. Daha sonra gelen Sümer, Mısır, Hitit ve Pers uygarlıkları tamamen bu kaynaktan beslenmiştir. Maden olarak zengin kaynaklara sahip olması ve güçlü kültürü nedeniyle Mezopotamya tarih boyunca birçok gücün ve imparatorluğun istilasına uğramıştır.

Kaynakça

Childe,G. Tarihte neler oldu.

Tori. İlk Çağlarda Kürt Tarihi

Ninova Kalıntıları

Serhat News

Tepki Ver | mutlu2
2
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Mehmet Gür yazdı: Neolitiği yaratan halk, Kürtler

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir