Behice Dinçer eski bir geleneği yazdı: Bûk diçê mala xelkî/ xeniya bûkî-video

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Küçükken her çocuk gibi oyun oynamayı çok severdim. Kendi kendime oynadığım zamanlarda oldurdu. Biz 1970′ lerin çocukları olarak, şimdiki çocuklar kadar teknoloji açısından şanslı değildik. Ama gördüğümüz yakın sevigi ve ilgiden yana daha şanslıydık.

Bundan dolayı daha samimi ve paylaşımcı çocuklardık. Kıracak oyuncaklarımız yoktu, onların yerini taş, toprak, yaprak veya en lüksünden bez ya da plastikten naylon bebeklerimiz alıyordu.

Barbie bebek ismini bilmezken onunla oynamak neyimize. Laf aramızda çoğu kez bilye oynamayı da ihmal etmezdim. Neyse çocukluğuma döneyim. Her kız çocuğu gibi oyunlar oynanırken en çok ya gelin olmayı ya da anne olmayı çok severdim.

Çocuğum ama gelin olurken başıma örtünen örtünün altında gözlerimden rol gereği akıtmadığım tek göz yazı ağlıyorum ama. İnanın çocukta  olsam nedense gerçeği yaşıyormuş gibi içten hüzün duyardım. Derken yıllar yılları kovaladı 15 – 20 yaşlarımda artık genç bir kadın olarak annemle beraber düğünlere, kına gecelerine gidiyorum. Gelin görün ki 6-10 yaşlarında kına gecesi oyununu oynayan oynadığında ağlayan Behice bu defada gerçek gördüğüm gelinin gözyaşı akıtırken haline şeytanlık bu ya ben de nedensiz gülüyordum. Bundan neden bilmem zevk alırdım.

Gelin ve ele yakılan kınanın bütünlüğü bende nasıl bir ifade bilir misiniz? Kız istemeyi kadının çocuğuna hamile kaldığını öğrendiği ilk ana benzetirim. Söz yüzüğü; annesi çocuğunun cinsiyetini öğrendiği gün diye tanımlarım. Kına gecesi ise; Doğum sancılarının saatleri gibidir. Gelin en çok kına günü ve gecesinde mutluluk kadar acıyı, hüznü ve heyecanın sancılarını çeker. Hayatın insanlara yaşattığı kendini üç dönemden biridir evlilik dönemi.

Toplum yapılarının çakıl taşlarından birde kültürel yapısıdır. Kültürel yapının en çok göze gelen yaşanan şey ortak değerlerdir. Bu değerlerden biri de Kına geceleridir. Ve kına gecesi kadının hayatında evlilik hayatına atılmadan bir önceki en önemli gecesidir. Kadının yaşamının ilk devresi olan baba evinde geçireceği bekar hayatının son gecesidir kına gecesi. O gece yaşadığı yıllar misafiri olur acısı ve tatlısıyla. Anıları canlanır, hatıraları dillenir. Ayrılık özlemi uyutmaz onu. O gece anne, baba ve kardeş ayrılığını belki ilkkez geçici değil de gerçek bir ayrılık hüznü ve korkusu olar yaşar. Ve kına gelinin eline yakılırken beraberinde söylenen Stranlar gözyaşına kardeş olup yüreğini dağlar ağlatır. Bir bakmışsınız ki geline, annesi, kardeşleri ve o mutlu son veda gecesine arkadaşları da ağlayarak eşlik ediyorlar. Adı üstünde Kına ya da veda gecesi ya.

Benim büyüdüğüm Mezopotamya coğrafyasında aşağıda izleyeceğiniz kızın eline kına yakma halı son 20 yıl öncesinde eminolun doğal hali böyleydi.

Ben izlerken kına gecemde ağladığım gibi olmasa da yine de gözyaşlarıma hakim olamadım. Galiba güldüğüm yıllar ahını şuan ki kına gecelerinde olan sulu gözlülüğümle alıyor.

Buyurun sizde izleyin istedim..

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Behice Dinçer eski bir geleneği yazdı: Bûk diçê mala xelkî/ xeniya bûkî-video

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir